Eftelya's World

Sonntag, 30. August 2009

Türban Tartismasi

Ramazan Ayi'nin getirdigi manevi atmosferden olsa gerek,
icimize doguverdi..
Sevil ve ben iftari disarda acmak üzere randevülestik. Sonra da Taravih namazini kilmaya da meshur Fatih camimize gidecektik. O caminin yapilisinda para toplanirken ben kuran kursuna gidiyordum- -9 yaslarinda ya vardim ya yoktum-ama o günden bu güne hic nasip olmadi gidip ibadet etmek. Neyse
Asil mesele bu degil ya...
Nasilsa ondan sonra ibadethaneye gidilecekti, ve ona göre kilik kiyafete dikkat etmeliydik. Benim fikrim: Madem iftari da disarda aciyoruz ordan da camiye gidecegiz, uygun bir sekilde giyinip cikalim.Sevil bu fikiri cok benimsemese de yapti benimle böyle bir deliligi...
Beni bir görseniz... Özene bözene hazirnanir Eftelya, uygunsuz kiyafetlerinin uygun bir sekilde kombinasyon yapildiginda ayriyetten alisverise gitmek zorunda kalinmayacagini ögrenir...
Keske baska insanlar da olsaydi... Tepkilerini merak ettim dogrusu. O gün yolda bir arkadasima rastlasaydim. Ben kenidimi güzel hissettigimde onlar bana "cirkin olmus" diyecekler miydi?

Iftari Köz Grill'de yaptik. Hatta gazeteci amca bizim fotografimizi bile cekti.. Artik beni gazetede görüp taniyacak olanlar... Düsünmek bile istemiyorum tepkileri...
Sonra camiye gittik, teravih namazimizi kildik... Huzur buldum demek belki cok standart birsey ama kendimi iyi hissettim. Sevil de, Gaye de öyle söyledi.

Türbanli olmamiz düsünceleirmizi degistirdi mi? Hayir. Ben hala Hayko dinlerim. Sebnem'e hastayim, o aksam saat 1'de girdim eve. Dogum günlerini sarapla, birayla kutlayan bir grup gencin arasinda oturdum. Nevar bunda? BAsima sapka gecirmis de olabilirdim... Ya da sacima abartili bir kurdele takmis da olabilirdim.

Bazi arkadas diye nitelendirdigim, ve böyle seylere önyargili olmayacaklarini düsündügüm bi takim insanlar "Bu da ne, cabuk cikar sunu", veya " Hic de yakistiramadim" türü yorumlariyla sinir bozdular... Ben kendimi güzel hissettiysem sana da b... yemek düser.

Ama bu sadece bu konu icin gecerli degildir. Bilakis tersi olsa da tepkim aynidir. Beynine saplanti olmus da, bana kisa, acik kiyafetlerim üzerine yorum yapiyorsan agzinin payini veririm.

Türban tartismasi bitmez...

1 Kommentar:

  1. Haha, onlardan biri de benim değil mi?
    Cevap hakkı doğdu bana Eftelya...

    Tepkili olduğum türbanlılar:
    1) Dapdaracık giysilerinin üstüne türban giyenler.
    2) Saç yoluyla dikkat çekemediği için farklı yerlere dikkat çekenler. Örn: Popo, yoğun makyaj (türbanlılar için kuaförlerde yapılan adına porselen makyaj denilen bol pudralı fondötenli bir makyaj bile var), aynı dikkat çekme güdüsüyle türbanın altına tas gibi bir şey geçirenler ve upuzuuuuun ve abartılı bir baş.

    Bildiğim kadarıyla İslam'da abartı yok.
    Kadının kendini ön plana çıkarması hiç yok. Sadelik ve mütavazılık dini. Ama o düşük bel pantolonlarla, kırmızı tabanlı Christian Loubutin ayakkabılarla, ennn parlak kumaştan örtülerle vs bu amaca ne derece hizmet ediliyor anlayabilmiş değilim. İkincisi setr-i avret diye bir şey var, avret yerlerinin örtülmesi anlamına geliyor ki bu tanımlamayla kadının çenesinden el ve ayak bileklerine kadar olan kısım anlatılıyor. Yani boynun görünmesi haram ve el ve ayak bileklerinin de. Çevremdeki türbanlıların pek çoğunda bunu da göremiyorum.

    Tepkimin kişisel nedenleri:

    1) İslam'ın şartları denen ve farz olan şeylerden değil örtünmek. Beş vakit namaz kılmadan, ya da düzenli oruç tutmadan şekil olarak türban takmanın başka amaçları var gibi geliyor. Öncelikli olan farz değil midir? (bu tamamen benim düşüncem..)

    2) Dinlerin kafayı "kadın" ile bozmaları canımı sıkıyor. Cahiliye devrinde, yani İslam'ın ortaya çıkış devrinde kadınların erkeklerin nefsinden korunmak için kapalı olmaları -ki bugünkü gibi taslı boneli bir kapanma değildi- anlaşılır. Ama bir erkeğin nefsi harekete geçecek diye kadının kapanmasını anlayamıyorum. Hele de saç telinden tahrik olabilecek nefisse erkeğinki, kapanması gereken kadın değil, kapatılması ve izole edilmesi gereken erkektir diye düşünüyorum.

    3) "Namus" kavramının kadınlar üzerinden tartışılmasından hoşlanmıyorum. Bu kadın için çok ağır bir yük.

    4) Türbanlı kadınların çoğu türbanı kendi seçemeyecekleri yaşta takmaya zorlanıyorlar. İlk kez regl gören bir kız çocuğunun kendi iradesiyle kapanmaya karar vermesi mümkün müdür? 12-13 yaş bunun için doğru bir yaş mıdır? Dahası okula gelince sevinçle türbanını çıkaran ve eteğinin belini kıvıran çok arkadaşım oldu benim lisede. Neden kadınların kararları ailenin erkekleri tarafından alınıyor ki?

    Diğer yandan türbanlı çok arkadaşım var, ama gerçekten kendileri seçmişler yollarını, namazlarını da kılıyorlar, yanlarında huzur buluyorsunuz... Abartıdan uzaklar, vücut hatlarını belli etmeyecek güzel giysiler giyiyorlar. Aşmışlar, dudaklarını parlak rujlarla boyamak derdinde değiller, kendileriyle barışıklar... O örtü dekor değil onlar için, inançlarının parçası. Onunla da barışıklar. Böyle kadınlara saygım sonsuz benim.

    Tanıdığım iki kadın:

    1) Ayla: Almanyadaki ilk ev arkadaşım. Türk. Müslüman erkeklerle yatar -müslüman olduğu için günah değilmiş- ve o erkeklerden biri için kapanır da. Bu yüzden işinden olur. Birkaç hafta namaz kılar, adamdan ayrılınca bırakır namazı. Çok küfreder, olumsuzdur. Kafasını kapatıp müslüman erkeklerle birlikte olduğu sürece dapdaracık pantolonlarla yoğun makyajlarla gezmesinin sakıncası olmadığını düşünür.

    2) Hanane: Almanya'daki ikinci ev arkadaşım. Faslı. Güleryüzlüdür, sakindir. Kimseyle kavgası yoktur. Başını kapatmaz ama namazlarını asla kaçırmaz. Sabahları bazen odasından ku'an sesi gelir. Duyulmasını istediği için dinlemez, dinlediği için duyulur o ses ve huzur verir. Abartıdan uzak gömlekleri, bol pantolonları vardır. Arkadaşları vardır ama müslüman seks partnerleri yoktur. Kişiliği oturmuştur. Kapansa da sadece kendi istediği için kapanır. (Özledim Hanane'yi bu arada şimdi fark ettim...)

    Canım kimlere neden tepkili olduğumu bu şekilde anlattım. Düşünceye değil ama uygulamadaki çelişkilere tepkim. Bunu anlamışsındır zaten...
    Sevgiler..

    AntwortenLöschen